ASIL MESELE , DERİN MESELE?? | ERBAA GÜNDEM | Haber | Haberler - Tokat- Erbaa haberleri
  • Künye
  • Form
  • İlanlar
  • Fotoğraflar
EDD Yapı & İnşaat

ASIL MESELE , DERİN MESELE??

Salih Temiz'in kaleminden güzel bir yazı daha....

2017-02-04
ASIL MESELE , DERİN MESELE??

Aynı yolda ilerleyen iki kişiden bir doğru yolda, biri de ters yolda olabilir değil mi? Aynı şekilde iki kişinin aynı ilacı kullanması biri için şifa, diğeri için de ölüm getirebilir.

Mal mülk edinme; aileyi biraraya getirmek, daha huzurlu, mutlu yaşamak için bir araç.. Evimiz olursa arabamız olursa, bilgisayarımız, bağımız, bahçemiz olursa mutlu ve huzurlu oluruz diye yola çıkıyoruz. Kimileri bunlara sahip olmayı başarıyor ama gel gör ki bunlar hedeflenen durumu gerçekleştirmeye yetmiyor. Neden?

Veya dernekler... Benzer fikirde veya bazı başları öne çıkararak kurulan bu yapılar bir süre sonra bazı sebeplerle ciddi problemlere yol açabiliyor. Acaba eksen kayması dediğimiz mal, mülk, makam mevki gibi araçlar asıl amacımızdan bizi ulaştırıyor mu? Amaç hemşerileri akrabaları biraraya getirmekten çok daha büyük sorunlara sebep olabiliyor. Neden?

Ne yaptığınız değil nasıl yaptığınız önemli..Hep ne yaptığımıza bakıyor nasıl yaptığımızı hiç düşünmüyoruz..

Bu konudaki en güzel örnek Erbaa'da da sembolik olarak uygulanmaya başlanan zimem defteri geleneği.. Zengin biri bir mahalle esnafına gidiyor ve veresiye defterinden rastgele birkaç kişinin tüm borcunu ödeyip hesabı kapatıyor. Ve hesabı kimin ödediğini asıl borçlu hiçbir şekilde bilmiyor.

Mesele bu işte.... Mesele o parayı ödemek değil, bunu sessizce yapabilmek. Kimse bilmesin, duymasın, karşı taraf ezilip düzülmesin... Amaç veresiye defteri kapatırken yürekleri burkmamak..Tarihimizde bu konuda çok örnek var.. Sadakataşı da bunlara en güzel örnek.. Orda da alan el hiçbir şekilde veren eli görmüyor.. "Askıda ekmek" adıyla uygulanan durum da buna çok güzel örnek...

AMAÇ VE ARAÇ KARGAŞASI...

Köylerinden, memleketlerinden çok uzaklara ekmek peşinde giden milyonlarca insan şimdi ekmek fabrikasına sahip olmasına rağmen anavatanına dönemiyor. Ekmek kazanmak tabii ki gerekli ve zorunlu. Bu mecburiyet insanları yollara düşürüp çoook uzaklara sürükledi. Mal mülk, memleketinde rahatça yaşayabilmek için bir araç iken bir süre sonra İstanbul'da ve başka şehirlerde sahip olunanlar anavatana gitmeye gelmeye engel olmaya başlıyor.

ORTAK GEÇMİŞ ORTAK GELECEĞİ DOĞURUR.

Bugünkü çevremiz dünden tanıdığımız insanlar. Yarını birlikte yaşamak istediğimiz insanları bugünden kazanmalı ve korumalı. Aile ziyaretleri, gidip gelmeler, dernekler hep bunu korumak ve yaşatmak adına. Su vermediğiniz bitkinin kuruması gibi bu tür ilişkiler de sohbetle muhabbetle hatta arasıra ufak sorunlar ve bu sorunları çözmekle beslenmeli.Bugün ufak tefek farklılıklar olması zamanın ve şartların yaptığı erezyonun yani yozlaşmanın sonucu. Zamana karşı gelmek mümkün değil lakin şartlara göre her zaman yapılabilecek işler var. Bozuk saat bile günde 2 kere doğruyu gösterir. O saate bakınca doğru zamanı anlamanız o saate bir arıza olmadığı anlamına gelmez.

İbadetler en somut örnek. Riya denilen durum da bunu anlatıyor. Namaz kılan, oruç tutan biri için önemli olan niyetinin ne olduğu? Mesele namaz kılmak değil, allah rızası için namaz kılmak. Yardımlar ve hizmetler konusu da aynı şekilde.. Bir elin verdiğini ötekinin görmemesi asıl mesele.Çünkü ilahi adalet, yaratıcı bunu söylüyor. Siz ne yaparsanız allah rızası için ce kendiniz için yapın diyor, çünkü Allah istese herkesi doyurabilir, zengin edebilir ve sağlıklı yapabilirdi.

NİYETLERE VE AMAÇLARA GÖRE DEĞERLENDİRME...

Amaç ne? Bunu hep aklımızda tutabilsek. Sorarsanız herkesin iyi ve güzel amaçları olmasına rağmen neden birbirimizin niyetleri konusunda şüphedeyiz.. Önyargı dediğimiz bilmeden sadece tahmin ve varsayımla verdiğimiz karar bizim o insanlara bakışımızı değiştiriyor. Ve bu bakış açısının oluşturduğu problem dağının altında dostluklar akrabalıklar ezilip yok oluyor.

KİM İÇİN, NE İÇİN YAPIYORUZ?

Toplumda birkaç davranış tepkisel dediğimiz birine göstermek, dokundurmak, farkettirmek için yapılıyor. Bu sosyal medya paylaşımlarından düğün takı törenlerine kadar maalesef böyle..Düğünde herkese göstere göstere hatta elşnde mikrofon ilan ederek "bilmemkimden şu kadar maddiyat" demenin kültürümüzde yeri var mıdır?

Sosyal medyada yazılan ve fotoğraflananlar hep birilerine mesaj niteliğinde. Dokundurma, gösterme vs.... Bu mantık kime hizmet ediyor ve kime faydası var.. Bizim lokantalırımızda perde vardı.. Dışardan geçen birinin canı çekmesin diye değil mi? Facebookta yemek paylaşmanın sokak ortasında yemek yemeden ne farkı var ki?

BİRLEŞTİRMESİ GEREKEN DERNEKLER AYRIŞTIRICI OLABİLİYOR. NEDEN?

Çünkü asıl amacımızı unutuyor, aradaki ufak problemler yüzünden eksen kayması yaşıyoruz. Üzüm yemeyi unutup birbirimizi dövmeye çalışıyoruz. Amaç o kitleyi birarada tutmaksa ana kural şu olmalı "Hiçbir şekilde kalp kırılmayacak, maddi bedeli ne olursun sorun olmayacak.." Çünkü amaç birlik beraberlik. Birlik beraberliğe zarar verecek her hareket engellenmeli.

Konu aidat mı, ödemezse de sorun olmayacak.. Çünkü amaç insan kaybetmemek. Konu yapılacak herhangi bir işe birinin katılmaması mı? Olabilir, bırakın katılmasın o kişiyi tamamen kaybetmek yerine..

Konu kim dernek başkanı olacak mevzusu? Bırakın, müdahele etmeyin.. Amacınız zarar vermemek..

TIPTA ANA BİR KURAL VAR... ZARAR VERMEMEK...

Şöyle ki.. Herhangi bir tıbbi mudahale konusunda karar verilirken en temel öğe durumu daha kötüye götürecek müdahalelerden uzak durmak. Trafik kazasında yerde doğru tutup taşımazsanız felçe, beyin kanamasına kadar varan büyük sorunlara sebep olabilirsinz değil mi?

Aynı durum dernekler için de geçerli. Eğer ki aynı trafik kazasındaki gibiortada kırılma, kanama gibi bir durum varsa ana amaç daha büyük zarar vermemek olmalı. Öfkeden, karşı tarafa mesaj ve misillemeden uzak birlik beraberlik amacından sapmadan hareket şart.. Sinirler çok zorlansa bile..

Bazıları çok büyük ihanetler, yanlışlar yapsa bile....

Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler...

Kalın sağlıcakla ....

Sayfa Başı